18 Aralık 2011 Pazar

Hürriyet / 10.02.2001

Kader Gerçeğini Kavrayamamak da İnsanın Kaderindedir
10 Şubat 2001 tarihli Hürriyet Gazetesinde, "Kadere Genetik Ayar" başlıklı bir haber yayınlandı. Yaratılış Gerçeğine ve kadere karşı çıkmak, bir yandan da evrim propagandası yapmak amacıyla hazırlandığı açıkça belli olan bu haberle ilgili bazı hususları kamuoyunun bilgisine sunma gereği hissediyoruz.

Haber, önümüzdeki 30 yıl içerisinde insanların genetik yapılarının tespit edilecebileceği, bu sayede herkese özel ilaç üretilebileceği, genetik bozuklukların giderilebileceği konusunda İnsan Genomu Projesi'nin mimarlarından Francis Collins'in yaptığı açıklamalara dayandırılarak hazırlanmış.

İnsan Genomu Projesi, gerçekten de insanlık için büyük umutlar taşımaktadır. Bu sayede birçok hastalığa çare bulunması beklenmektedir. Ancak, bu gelişmenin kader gerçeğine muhalif hiçbir yönü yoktur. Bu, birtakım materyalist görüşe sahip çevrelerin, bir türlü kader konusunu kavrayamamalarından ya da anlamazlıktan gelmelerinden kaynaklanan bir yanılgıdır. Bu nedenle kader gerçeğinin ne olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerekir.

Kader, Allah'ın geçmiş ve gelecek tüm olayları tek bir an olarak bilmesidir. Allah yaşanmamış olayların da tümünü önceden bilir. İnsanların önemli bir bölümü, Allah'ın henüz yaşanmamış olayları önceden nasıl bildiği konusunu, yani kader gerçeğini anlayamazlar. Oysa insanın henüz karşılaşmadığı bir olay kendisi açısından yaşanmamış bir olaydır. "Sonucu bilinmeyen" olarak nitelendirilen bütün olaylar sadece bizim için "bilinmez"dir. Sonsuz bir ilmin sahibi olan Allah ise zamana ve mekana bağlı değildir; zaten zamanı ve mekanı yaratan Kendisi'dir. Bu nedenle Allah için geçmiş, gelecek ve şu an hepsi birdir. Allah katında bizim şu an yaşamakta olduğumuz ve ileride yaşanacak olan herşey olup bitmiştir. Tüm insanlar Allah'ın kendileri için yarattığı kadere, zamanı geldiğinde tanık olurlar.

Film karelerini eline alan bir insanın filmin başını, sonunu, arada gelişen olayları bir bütün olarak, tek bir anda görebilmesi gibi Allah yaratmış olduğu tüm insanlarla ilgili herşeyden haberdardır. Herşeyi tek bir an olarak bilen Allah, bu tek bir anda yani sonsuz küçük zamanda sonsuzluğu yani sonsuz büyük zamanı yaratarak gücünün sınırsızlığını bize göstermektedir.

Gerçekte, Allah tüm olayları önceden bilmektedir, çünkü tüm bunları yaratan zaten Allah’tır. Allah gelmiş geçmiş bütün insanların hayatlarını tüm ayrıntılarıyla birlikte, daha o insan dünyaya gelmeden önce belirler. Her insan ve her olay için bu durum geçerlidir. Hiç kimsenin Allah'ın kendisi için yarattığı kadere müdahale etmesi, olayların akışında herhangi bir değişiklik yapması mümkün değildir. Örneğin Hürriyet'teki haberi yazan kişinin kaderinde bu haberi hazırlamak, böyle büyük bir yanılgı içinde olmak, ve kadere tabi olmasına rağmen bir türlü kader gerçeğini anlayamamak vardır. Bu kişi onu Allah dilemedikçe değiştiremez.

Genom projesi örneğini düşünürsek: Allah her insanı belli bir ömür ile yaratmıştır ve her insanın ölüm anı Allah katında yer, zaman ve şekil olarak da bellidir. Örneğin bir insanın yakalandığı hastalık o insanın kaderinde, kendisi doğmadan milyarlarca yıl öncesinde bellidir. O hastalıktan kurtulup kurtulmayacağı da, Allah kaderinde belirlemiştir. Hatta iyileşmesine vesile olacak olan doktorlar, hemşireler, hastane, ilaçlar, tedavi yöntemlerine kadar Allah katında önceden yazılmıştır. Dolayısıyla, eğer bir insan iyileşirse, bu, onun kaderini yendiği, kaderini kontrolü altına aldığı anlamına gelmez. O insan, kaderinde iyileşmek yazılı olduğu için iyileşmiştir.

Eğer gelecekte bir gün, bir insanın ömrü genlerine yapılan doğru müdahalelerle uzatılırsa, bu olay da söz konusu kişinin kendi kaderini yendiği anlamına gelmez. Bunun anlamı şudur: Allah bu insanı uzun bir ömürle yaratmıştır ve gen haritasının çıkartılmış olmasını da bu insanın ömrünün uzun olmasına vesile (aracı) etmiştir. Gen haritasının bulunması da, bu kişinin genlerle ilgili teknolojik gelişmelerin yaşandığı bir dönemde yaşaması da, yine o insanın ömrünün tıbbi imkanlarla uzatılması da onun kaderindedir; tümü Allah katında daha o insan dünyaya gelmeden önce bellidir. Hiçbir şey bu gerçeği değiştirmeye güç yetiremez.

Aynı şekilde bu proje çerçevesinde yapılan buluşlar neticesinde ölümcül hastalığı tedavi edilen insan da, yine kaderini değiştirmemiştir. Çünkü bu insanın kaderinde, geçirdiği hastalıktan bu projenin vesilesi ile kurtulmak vardır. Ya da kalbi duran ve doktorunun kalp masajı ile tekrar yaşama dönen bir insan kaderini yenmez, doktor da onun kaderine karşı mücadele vermez. Hasta da, doktor da kaderlerinde olanı yaşarlar. Ona ömrünü geri veren, doktoru buna vesile eden Allah'tır. Allah'ın dilemesi dışında yeryüzünde tek bir yaprak dahi yere düşmez.

Sonuçta, insanın gen haritasının çıkartılmış olması ve insanoğlunun genetik programa müdahale edebilecek imkanları elde etmesi, Allah'ın yarattığı kadere karşı gelmek demek değildir. Aksine, bu şekilde insanlık Allah'ın kendileri için yarattığı gelişmeleri izlemekte, Allah'ın yarattığı bilgiyi keşfetmekte ve kullanmaktadır.

Kısacası "kaderimi yendim", "kaderimi değiştirdim", "kadere müdahale ettim" gibi ifadeler, kader gerçeğini bilmemenin getirdiği cehaletten kaynaklanmaktadır. Ve bir insanın bu ifadeleri kullanarak konuşması da onun kaderinde önceden belirlenmiştir. Kişinin bu cümleyi nerede, ne zaman, hangi şartlar altında kullanacağı dahi Allah katında tespit edilmiştir. Allah herşeyden haberdar olandır.

Allah, herşeyin katında bir kitapta yazılı olduğunu bildirmiştir. Bizler, bu kitapta yazılı olanların aynısını, hiçbir eksiklik veya fazlalık olmadan yaşarız:

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. (Hadid Suresi, 22)

Hürriyet gazetesinin her fırsatta Allah inancına, kadere ve dine karşı yorumlar içeren haberler hazırlaması da bu gazetenin kaderindedir. Biz her ne kadar her defasında bu haberlerdeki mantıksızlıkları, çelişkileri, bilime ve akla aykırı noktalarını açıklasak da, bunları sadece Allah'ın izin verdiği ve dilediği kimseler anlar. İnsana düşen samimiyetle Allah'tan anlayış ve kavrayış istemektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder