18 Aralık 2011 Pazar

Hürriyet / 21.10.1999

Hürriyet'in ''Denizanası'' Gafı

Hürriyet gazetesinin 21 Ekim 1999 tarihli sayısında"Denizanaları Evrim Harikası" başlıklı bir haber yayınlandı. Haber, evrim teorisini körü körüne de olsa ısrarla savunmaya kararlı olan medya kesimlerinin, artık her türlü bilimsel kaygıyı bir kenara bırakıp, tamamen propagandaya başvurduklarının bir ispatı niteliğindeydi.

Çünkü haberde "denizanaları evrim sürecinin en başarılı örneklerinden biri" deniyordu, ama bu iddiayı destekleyebilecek tek bir bulgudan bile söz edilmemişti. Haberi yazanlar, bir yerde resmini görüp de beğendikleri bu canlıyla ilgili bilgilerin yanına, "evrim" kelimesini sıkıştırmaktan başka bir şey yapmamışlardı.

Gerçekte ise denizanaları evrim teorisinin lehinde değil, aleyhinde bir delildir. Çünkü evrim teorisi ne bu canlıların kökenini, ne de nasıl olup da 600 milyon yıl boyunca hiç değişmeden bugüne kadar gelebildiklerini açıklayabilmektedir.

Önce birinci konuyu, yani bu canlıların kökenini ele alalım. Denizanaları, daha diğer pek çok farklı omurgasız deniz canlısı türü gibi, 600 milyon yıl kadar öncesine uzanan Kambriyen devirde ortaya çıkmıştır. Kambriyen devir öncesindeki fosil katmanlarında ise, tek hücreli bakteriler dışında hiç bir canlı türü yoktur. Yani deniz anaları ve diğer omurgasızlar "aniden" ortaya çıkmışlardır. Bu o kadar açık bir gerçektir, evrim teorisinin ünlü savunucusu Richard Dawkins bile, The Blind Watchmaker adlı kitabında "(Kambriyen canlıları), ilk olarak ortaya çıktıkları halleriyle, oldukça evrimleşmiş bir şekildeler. Sanki hiçbir evrim tarihine sahip olmadan, o halde, orada meydana gelmiş gibiler" demek zorunda kalır. (Richard Dawkins, The Blind Watchmaker, London: W. W. Norton 1986, s. 229)

Canlıların bir anda, hiç bir ataları olmadan ortaya çıkmaları ise, evrimin değil, yaratılışın delilidir.

İkinci konu ise, bu canlıların ortaya çıktıkları dönemden itibaren hiç bir "evrim" geçirmemiş olduklarıdır. En eski denizanası fosilleri ile günümüzdekiler arasında fark yoktur. ABD'deki Northwest State College üniversitesinden ünlü biyolog Jerry Bergman, bir makalesinde denizanaları ve diğer türler için geçerli olan bu "değişmezlik" durumunu şöyle açıklar:

"Şu anda yaşamakta olan çoğu bakteri türü, böcekler,denizanaları, sürüngenler ya da balıklar, fosil kayıtlarında bulunan en eski atalarına çok büyük bir benzerlik göstermektedir." (Jerry Bergman, Some Biological Problems With The Natural Selection Theory, CRS Quarterly, Volume 29, Number 3, Aralık 1992)

Elbette bir canlının 600 milyon yıl boyunca değişim geçirmemiş olması, evrimin değil, yaratılışın bir delilidir.

Kısacası paleontolojik bulgular, denizanalarının evrimle ortaya çıkmadıklarını, aksine yaratıldıklarını ispatlamaktadır. Bu canlıların Hürriyet gazetesinde de kısaca değinilmiş olan kompleks yapıları ise, bu canlıların bilinçli bir tasarımın ürünü olduklarını, yani yaratıldıklarını bir kez daha gösterir.

İlginç olan, Hürriyet'teki "Denizanaları Evrim Harikası" başlıklı yazıyı kaleme alanların, evrim teorisini açık bir biçimde geçersiz kılan bir delili bile "evrim kanıtı" sanmalarıdır. Bu, evrimcilerde yaygın olan dogmatik bakış açısının iyi bir örneğidir. Bu bakış açısı, yüzyılın ünlü bilim felsefecisi Karl Popper tarafından da teşhis edilmiştir. Popper'in belirttiğine göre, Darwinistler, doğayla ilgili gördükleri her şeyi "evrimin delili" olarak algılayan ve bu nedenle de bilimsel düşünceden yoksun olan kişilerdir.

Ne yazık ki Türkiye'nin büyük bir gazetesi olan Hürriyet'te de aynı bilim dışı zihniyet "bilimsellik" görüntüsü altında ifade bulmaktadır. Bir insan, bu yanlış bakış açısı ile gördüğü her şeyi evrime delil sanabilir. "Kuşlara bakın ne güzel uçuyorlar, tam bir evrim delili" diye düşünebilir. Ya da "balıkların renkleri ne kadar güzel, evrimin açık bir kanıtı" diye de avunabilir. Oysa gerçekte evrime delil sandığı bu canlılar, evrime değil, yaratılışa delildirler. Çünkü fosil kayıtlarındaki aniden ortaya çıkmaktadırlar ve hiç bir rastlantısal süreçle açıklanamayacak tasarımlara sahiptirler.

Hürriyet gazetesi ve evrimi savunma çabası içindeki diğer medya kuruluşları, bu bilimsel gerçekleri artık görmeli ve kendilerini komik duruma düşüren bu çabadan vazgeçmelidirler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder